Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan yalan bir şekilde dolaşıma sokulan “Katarlı gençler, Türkiye’de sınavsız tıp okuyacaklar” haberini eleştirdi. Ahmet Hakan köşesinde yazdığı yazıda, “Bu tür yalanları, “Yalan da olsa söyle, hoşuma gidiyor” diye karşılamaya baştan razı bir kitle var. Hele işin içine Katar katılmışsa…Bu kitle için ballı kaymak oluyor” ifadeleri yer aldı.
Ahmet Hakan’ın ‘Şu karşı yaylada yalanlar katar katar’ adlı köşe yazısı şu şekilde;
“Katarlı gençler, Türkiye’de sınavsız tıp okuyacaklar”.
Bu haber, önceki gün tüm Türkiye’yi salladı.
*
Üniversite sınavlarına giren gençler, “Biz burada sınavda ter dökelim, elin Katarlısı gelsin sınavsız tıp okusun” diye isyan etti.
*
Evlatlarının istikbali için varlarını yoklarını seferber etmiş ana babalar, haberin etkisiyle moral çöküntüsü yaşadılar.
*
Haber, o kadar bomba etkisi yaptı ki…
Kınama demeçleri üst üste geldi.
Hatta ana muhalefet partisinin lideri bile konuya girerek iktidar partisine şöyle seslendi:
*
“Gençlerimiz burada sınavda ter dökerken, elin Katarlısına sınavsız tıp okuma hakkı veriyorsunuz. Hiç mi utanmıyor musun ey AK Parti?”
*
Buraya kadar her şey mükemmeldi.
Haber, büyük ses getirmişti. Türkiye sarsılmıştı. Ortalık karışmıştı. Gençler isyandaydı. Aileler öfkeliydi.
Haber, gerçekten de çok ama çok etkili olmuştu.
*
Ve fakat bir kusurcuğu vardı bu haberin:
Maalesef yalandı.
*
Katarlı gençlerin, Türkiye’de sınavsız tıp okuması diye bir şey söz konusu değildi.
Yapılan bir askeri eğitim anlaşmasıydı. İki ülkenin askeri öğrencileri, sağlık eğitim kurumlarında değişim öğrencisi olarak eğitim görebileceklerdi.
Olay buydu. Ve bundan ibaretti.
*
Eskiden…
Bir haber yalan çıktığında…
Haberi yazan üç gün kendisine gelemezdi.
Ayıplamalar, kınamalar, yadırgamalar falan…
Bazen özür bile kurtarmazdı.
*
Ama artık öyle bir dönemde yaşıyoruz ki…
Bu tür yalanları, “Yalan da olsa söyle, hoşuma gidiyor” diye karşılamaya baştan razı bir kitle var.
Hele işin içine Katar katılmışsa…
Bu kitle için ballı kaymak oluyor.
*
Bu durum, sadece o kitleyle de sınırlı değil.
Herkesin kendi kitlesi var ve herkes yalanını, kendi kitlesine söylüyor.
Her kitle de kendine söylenen yalandan memnun.
Dolayısıyla utandırılma, ayıplanma, yadırganma riski sıfır.
*
Bu düzen böyle devam ettiği müddetçe…
“Şu karşı yaylada yalanlar katar katar / Bir hakikat sevdası serimde tüter” diye türküler çığırmaya devam.
KANAL İSTANBUL İÇİN BAKANI DİNLEMEDEN KARAR VERMEYİN
İTİRAF ediyorum:
Ben, Kanal İstanbul konusunda bu zamana kadar hep Ekrem İmamoğlu’nu dinledim.
*
Ve yine itiraf ediyorum:
Ekrem İmamoğlu’nun yaklaşımı, beni hayli etkiledi.
*
Kanal İstanbul’a karşı bir alerji oluştu bende.
*
“Ne gerek var?” dedim. “Nüfus artacak” dedim. “Para gidecek” dedim. “Doku bozulacak” dedim,
*
Ancak geçen gece Tarafsız Bölge’de Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’yla bir araya gelince…
Kafa konforum biraz bozuldu.
*
Çünkü Bakan Bey…
– Çok aykırı şeyler söylüyordu.
– Kendinden gayet emin konuşuyordu.
– “Acaba mı?” dedirtiyordu.
– Kafaları karıştırıyordu.
– Ezberleri bozuyordu.
– Bambaşka bir perspektif sunuyordu.
*
Bir hüküm cümlesi kurmak istemiyorum.
Ama hepinize bir tavsiyede bulunabilirim:
*
Ekrem İmamoğlu’nu dinleyin.
Bir değil, iki değil, üç değil, beş, değil, yüz kez dinleyin.
*
Ama bir kerecik de Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nu dinleyin. Önyargısız bir şekilde kulak verin kendisine.
*
Merak etmeyin:
Bakanı dinlerseniz…
– Günaha girmiş olmazsınız.
– Davanıza ihanet etmiş olmazsanız.
Belki sadece biraz kafa konforunuz bozulabilir.
*
Ama fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür insanların kaderi de budur.
Kafa konforu haramdır onlara.