Haber7 / Seda Vurucu, Erkan Talu
ABD, Afganistan’daki 20 yıllık varlığına son veriyor. Başkan Joe Biden’ın 11 Eylül’ün 20’nci yıl dönümüne kadar ABD askerlerinin Afganistan’dan tamamen çekileceğini duyurmasının ardından 13 Temmuz itibariyle birliklerin yüzde 90’ı geri çekildi.
Başkent Kabil’de bulunan ABD büyükelçiliğini korumak amacıyla yalnızca 650 Amerikan askeri bölgede kalacak.
Öte yandan Afganistan’daki son ABD askerlerinin bölgeden ayrılmasıyla ülkede iç karışıklık ve iç savaşa yönelik beklentiler arttı.
ABD askerlerinin boşalttığı alanlarda ise Afgan güvenlik güçleri Taliban’a karşı mücadele etmek durumunda.
20 YILLIK SAVAŞ FİİLİ OLARAK SONA ERDİ
Dünya basını bu olayı, ABD’nin 20 yıllık savaşı fiili olarak sona erdirdiğine yönelik vurgularla duyursa da bu durumun barışı getirmeyeceğinin de altı çiziliyor.
Zira ABD askerlerinin geri çekilmesi, bir anlamda Taliban’ın bu bölgeleri ele geçirmesi anlamına geliyor.
Afganistan’da bulunan ABD birliklerinin dün (12 Temmuz) istifa eden komutanı Austin Scott Miller, yaptığı açıklamada bu hususa değinerek “bir iç savaş” ile karşı karşıya olunduğuna dikkat çekti.
Ülkenin dörtte birinin zaten Taliban’ın elinde olduğunu belirten Miller, ABD kuvvetlerinin geri çekilmesinin ardından Afgan hükümetinin yalnızca 6 ay dayanabileceğini ifade etti.
Savaşın fiziksel olduğu kadar psikolojik ve ahlaki bileşenlerinin de olduğuna dikkat çeken Miller, arazi kaybına karşı endişe duyulması gerektiğini belirtti:
Miller, geri çekilmenin “askeri bir devralma” olacağını; Taliban’ın harekete geçmesi ile ABD’nin Afganistan için iyi olmayan koşullar oluşturduğunu vurguladı.
CNN ANALİSTİ: ASIL SAVAŞ ŞİMDİ BAŞLIYOR
CNN’in ulusal güvenlik analisti ABD’li yazar Prof. Dr. Peter Bergen de kaleme aldığı yazıda ABD’nin Afganistan politikasında “tutarlı olan tek şeyin tutarsızlık” olduğuna dikkat çekerek, iç savaş tehlikesine işaret etti.
Bergen, ABD’nin çekilmesinin “barışı getireceği” yolundaki yanlış düşünceye vurgu yaptı ve tırmanmak üzere olan bir savaşa dikkat çekti.
Bergen de tıpkı diğer analistler gibi Afganistan’da savaşın daha da şiddetlenmesini bekliyor.
ÜLKEDE MEVCUT DURUM NE?
Taliban 407 ilçenin 160’tan fazlasını, merkezleri dahil olmak üzere ele geçirmiş bulunuyor. Taliban, kontrolündeki ilçe merkezi sayısının 245 olduğunu savunuyor.
Ülkede 34 vilayet merkezi tamamen devlet kontrolünde bulunuyor.
Afganistan topraklarının büyük bölümünde güvenlik güçleri ile Taliban arasında çekişme sürüyor. 407 ilçenin 190 kadarında çatışmalar devam ediyor. Hükümet güçleri bu ilçelerin yaklaşık 45’ini bazı beldelerle birlikte halen kontrolünde bulunduruyor.
Taliban militanları, ilçe merkezlerinin yanı sıra il merkezlerini hedef almaya başladı.
Militanlar, Afganistan’ın batısında tüm ilçelerini kontrol ettiği Badgis vilayetinin merkezine saldırı düzenledi ve il merkezinin birçok bölgesini kısa süre ele geçirdi.
Ülkenin kuzeydoğusundaki Badahşan vilayetinde 3, Tahar vilayetinde 2, Kunduz vilayetinde de 3 ilçeyi kontrol eden hükümet güçleri de Taliban’ın elindeki ilçeleri geri almak için operasyonlarını sürdürüyor.
TALİBAN BAŞKENT KABİL’E SOKULUYOR
Taliban, eylemlerini daha önce ülkenin güneyindeki vilayetlerde yoğunlaştırırken, son iki aydır kuzey, kuzeydoğu ve batı bölgelerine baskısını daha da artırdı.
Mayıstan bu yana kuzeyde Faryab, Cüzcan, Belh, Bağlan, Kunduz, Samangan; kuzeydoğuda Badahşan ve Tahar; batıda Gor, Herat ve Badgis vilayetlerinde Taliban şiddetli saldırılara girişti.
Taliban, son 2,5 ayda kuzeyde 80 ilçede 150’den fazla karakolu hedef aldı. Bu ilçelerden 53’ünü ele geçiren Taliban, 16’sında güvenlik güçleri üzerinde baskısını artıyor.
Taliban’ın mayıstan bu yana kontrolüne geçirdiği toplam ilçe sayısı 80’i geçti.
Taliban, 12 Mayıs’ta Maydan Vardak vilayetinin Narh ilçesini alarak 30 kilometre mesafedeki başkent Kabil’in idari sınırlarıyla fiziki temas da kurdu.
ABD 20 YIL SONRA BAŞLADIĞI YERE DÖNDÜ: TALİBAN’IN KONTROL ALANI ARTTI
George W. Bush’tan sonra gelen tüm ABD başkanları, Amerika’nın Afganistan’daki faaliyetlerini azaltmaya ve bir şekilde bundan kurtulmaya çalıştı.
Beyaz Saray’da son yıllarda Afganistan’dan çekilmeye ilişkin görüşmeler yapıldığı biliniyor. Öte yandan gerçekleştirilen müzakerelerde Taliban, savaş alanındakinden daha fazla kazanç sağladı.
Bu durum, “barış görüşmelerinin” boş bir çaba olarak görülmesinin önemli bir nedeniydi.
ABD, 20 yıl süren savaşın ardından başladığı yere döndü ve Taliban yine Afganistan’ın çoğunu kontrol etmek üzere.
ABD’NİN AFGANİSTAN’A GİRİŞİNİN ÖNÜ NASIL AÇILDI?
Afganistan, ilk devlet başkanı Serdar Muhammed Davud’un 27 Nisan 1978 tarihinde bir darbe ile devrilmesinin ardından başa gelen komünist rejim ile karşı karşıya kaldı.
Halkın dini ve geleneksel yapısına yapılan radikal müdahaleler nedeniyle ülke çapında isyanlar çıktı ve ardından gerçekleşen Sovyet işgali, bu ayaklanmaları daha da güçlendirdi.
İkiz Kuleler’in bombalandığı 11 Eylül saldırıları ise ABD’nin Afganistan’a girişinin önünü açtı. Taliban’dan saldırıları üstlenen El Kaide lideri Usame bin Ladin’in iadesi istendi; ancak bu gerçekleşmedi.
Bush yönetimindeki ABD, 11 Eylül’ün ardından El Kaide liderlerini ortadan kaldırmak amacıyla 2001’de Afganistan’a girerek “Sürekli Özgürlük Operasyonu” olarak adlandırdığı işgal harekâtını başlattı.
ABD’NİN KESİNTİSİZ EN UZUN SAVAŞI
ABD öncülüğünde NATO müdahalesine maruz kalan Afganistan’daki savaş, ABD tarihinin kesintisiz en uzun savaşı haline geldi.
3 ay içinde Afgan milisleri ile ittifak yapılarak Taliban’ın devrilmesi, ABD açısından bir zafer olarak görülse de zaman içinde barışı güvence altına almanın rejimi devirmekten daha zor olduğu anlaşıldı.
ABD AÇISINDAN DURUM NE ZAMAN KÖTÜYE GİTMEYE BAŞLADI?
Bush döneminin ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Afganistan’da Taliban’ın devrilmesinin ardından Irak’ta kitle imha silahları bulunduğu iddiasını ortaya atmış ve Irak’ı işgal planının mimarı olmuştu.
2007 yılında Taliban, Afganistan’da yeniden yapılandı. İntihar bombalarının arttığı bu dönemin ardından Barack Obama 2009 yılında göreve geldiğinde, “iyi savaş” olarak görülen durum kötü gidiyordu.
OBAMA ÇEKİLME TARİHİNİ 2011 OLARAK AÇIKLAMIŞTI
2009 yılının sonlarında New York West Point Askeri Akademisi’nde gerçekleştirdiği konuşmada Obama, 30 bin askerin Afganistan’a takviye olarak gönderileceğini açıklamıştı.
O tarihte Afganistan’da 68 bin askeri bulunan ABD’nin, bu takviye ile asker sayısı 100 bine ulaşacaktı. Obama, bu konuşmasında ABD askerlerinin dönüş tarihini 2011 yılının ortaları olarak belirtmişti.
İkinci başkanlık döneminde Obama, ABD askerlerini Afganistan’dan çekme sözünü, 2011 yılında Irak’taki çekilmede yaşananlar nedeniyle gerçekleştiremedi.
Zira ABD’nin Irak’tan çekilmesiyle oluşan boşluğu DAEŞ doldurdu ve aynı durumun Afganistan’da yaşanması istenmedi.
TRUMP İÇİN İLK YILIN ‘EN TARTIŞMALI’ DIŞ POLİTİKA KARARI
Başkanlığının son aylarında Obama, Afganistan’da 8 bin 400 askerden oluşan bir kuvvetin kalacağını açıkladı.
Bu durumda 2017 itibariyle göreve başlayan Donald Trump’a daha dar bir manevra alanı bırakılmış oldu.
Trump’ın göreve geldiği ilk yıl, en tartışmalı dış politika kararı Afganistan’daki askeri birliklerin akıbeti konusuydu.
2017 SONUNDA ASKER SAYISI 14 BİNE YÜKSELTİLDİ
Trump’ın baş stratejisti Steve Bannon, ABD’yi öncelerken; Ulusal Güvenlik Danışmanı Herbert Raymond McMaster, Afganistan’a daha fazla ABD askerinin yerleştirilmesi ile Taliban başta olmak üzere terörist grupların buraya yerleşmesinin önüne geçileceğini savunuyordu.
Trump, Afganistan’da bulunmanın boş bir çaba olduğunu düşünüyordu fakat hem McMaster hem de Pentagon onu, Afganistan’ı terk etmenin burada kalmaktan daha kötü sonuçları olacağına ikna etti.
Dolayısıyla Trump, Afganistan’daki asker sayısının artırılması çağrısında bulundu ve ABD kuvvetlerinin sayısı 2017’nin sonunda 14 bine yükseldi.
Görevinin son aylarında Trump, tüm ABD askerlerinin 2020 yılının sonuna kadar Afganistan’dan ayrılacağını duyurdu.
AFGANİSTAN’DAN ÇEKİLME KARARINDA SON PERDE
ABD’nin Afganistan’dan çekilme kararını uygulamaya koyan 2021 yılı başında göreve başlayan Başkan Joe Biden’ın kararı oldu.
Afganistan’da ABD askerinin bir müddet daha kalması, bu coğrafyada Taliban’ın etki alanını kısıtlar; Afgan hükümetinin elini güçlendirebilirdi.
Ancak yıllardır süren süreçte ABD hayalini kurduğu kendi kontrolündeki “tek Afganistan” yönetimini kuramadı ve başarısız oldu.
“TEK BİR HÜKÜMETİN OLMA OLASILIĞI DÜŞÜK”
Joe Biden, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada Afganistan’a 11 Eylül saldırılarının sorumluları ve Usame bin Ladin için girildiğini belirterek “Afganistan’daki görevimiz 31 Ağustos’ta sona erecek”dedi.
ABD’nin çekilmesinin ardından ortaya çıkacak tabloya ilişkin ise “Afganistan’da bütün ülkeyi kontrol eden tek bir hükümetin olma olasılığı çok düşük” ifadesini kullandı.
Afganistan ve Kabil’in Taliban’ın eline düşmesinin kaçınılmaz olduğuna yönelik değerlendirmelerin sorulması üzerine ise Biden, “Afgan güçlerinin ülkeyi savunabileceğini” iddia etti.
ABD’nin geri çekilmesini “görev tamamlandı”şeklinde duyurmayacaklarını; zira bu görevin El Kaide çökertilip Usame bin Ladin öldürüldüğünde tamamlandığını belirtti.
Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki de geri çekilmeye ilişkin “bir zafer ilanı” yapmayacaklarını belirterek bu işgal için “bu, 20 yıllık askeri olarak kazanılamamış bir savaş”ifadesini kullandı.
TÜRKİYE’NİN AFGANİSTAN’DA ÜSTLENECEĞİ ROL NEDEN ÖNEMLİ?
ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin ardından Türkiye’nin Afganistan’ın başkenti Kabil’de bulunan ve ülkenin dünyaya açılan tek havaalanı olan Hamid Karzai Uluslararası Havaalanı’nı koruması gündeme geldi.
Eğer ABD ve NATO ile konuşulan askeri, güvenlik, ekonomik ve lojistik konularında anlaşma sağlanırsa, havalimanının korunması görevini Türk askeri üstlenecek.
Taliban’ın Afganistan’da güçlü bir pozisyona sahip oluşu, bölgenin tamamının terör üretme tehdidi gibi bazı riskler barındırsa da Türkiye açısından ciddi kazanımlar da sağlayabilir.
Türkiye’nin Suriye ve Libya’da gerçekleştirdiği faaliyetlerden sonra Güney Kafkasya’da da askeri ve siyasi açıdan söz sahibi bir ülke konumuna yükselmesi sonrası, Afganistan’daki askeri ve siyasi aktivite Türkiye’nin önemini arttıracaktır.
Afganistan, Orta Asya’da kilit kapı konumunda. Türkiye’nin Afganistan’da söz sahibi olması Rusya, Çin ve İran’a karşı elini güçlendirecektir.