1. Haberler
  2. GÜNDEM
  3. AK Parti Sözcüsü Çelik’ten Sinan Oğan açıklaması: Pazartesiyi bekleyeceğiz

AK Parti Sözcüsü Çelik’ten Sinan Oğan açıklaması: Pazartesiyi bekleyeceğiz

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Habertürk ekranlarında Kürşad Oğuz, Serap Belet ve Mehmet Akif Ersoy’un sorularını yanıtladı. Çelik, 28 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanı Seçimi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, ATA İttifakı cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan ile görüşmesine ilişkin açıklamalarda bulundu.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in konuşmasından öne çıkanlar…

“OĞAN’A OY VEREN KİTLE CUMHURBAŞKANIMIZIN YÜRÜTTÜĞÜ SİYASETE ÇOK DAHA YAKIN”

Sayın Sinan Oğan ile Cumhurbaşkanımız arasında görüşme kendi aralarında gerçekleşti. Gayet olağan bir görüşme. Kendileri bir açıklama yapmadan biz bir şey söylemeyiz. Sinan Bey Pazartesi açıklama yapacak. Biz sandık sandık oylara bakarız. Sayın Oğan’ın oy aldığı tek vatan, tek bayrak siyasetlere çok yakın bir kitle olduğunu görüyoruz. Oğan’a oy veren kitlenin Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü siyasete çok daha yakın, benimseyen bir kitle olduğunu görüyoruz. Karşımızdaki ittifakın savrulduğu konulara karşı daha uzak ve karşıdan yaklaşımların olduğunu değerlendiriyoruz. Tabii ki herkesin kendi takdiri. Pazartesi’yi bekleyeceğiz. Siyasi değerlendirme, müzakere, pazarlık başka şeyler, Pazarlığı kendinize yakın olanlarla, müzakereyi daha dışındaki insanlarla yaparsınız. Pazarlık meselesi hiçbir zaman ne Cumhurbaşkanımızın siyaset tarzına ne AK Parti’ye ne Cumhur İttifakı’na uygun değildir. Sayın Cumhurbaşkanımız prensipler üzerinden yürüyor. Bunlarla yakınlık ortak alan oluşturulduğunda zaten bir araya geliyorsunuz. Şunu açık ve net söyleyebilirim. Bir kabine nasıl kurulacak bu sayın Cumhurbaşkanımızın takdiridir. Henüz ortada bir açıklama yok. O açıklama olduğu zaman onun üzerine konuşmak lazım. Bir taraf siyasi pazarlık istemiş karşı taraf yapmamış diye haksızlık yapmamak lazım. Sayın Oğan da zaten müzakerelerini yapıyor. Ama gördüğüm şu sayın Oğan’a oy veren kitlenin hassasiyet odağı Cumhurbaşkanımızın siyasetiyle son derece örtüşüyor. CHP’liler belki şöyle düşündü. Muharrem İnce çekilince oylar bize gelecek diye. Seçmenin takdiri çok faktörlü bir şey. Mesela bir kitleyi ya da size oy veren kesimi prensiplere yakınlığı üzerinden taşırsınız. Biz sandık sandık baktığımızda kim nereden oy almış diye. Sayın Oğan’a oy vermiş vatandaşlarımızın siyasi yaklaşımlarıyla sayın Cumhurbaşkanımızın siyaset tarzına son derece yakın olduğu.

“SURİYE İLE NORMALLEŞİNCE GÖÇMENLER DÖNECEK”

O zaman güvenli bölge oluşturulsaydı bugün göçmen olanlar güvenli bölgede kalacaktı. Bu olmayınca insanlar sınırdan dayandılar. Ölümden kaçan insanlara kucak açtık. Türkiye’nin göç politikası var. Suriye ile normalleşmeye bağlı olarak dönüşler yapılacak. Hiçbir şekilde otobüse doldurup gönderemeyiz. Azeri aydınları geçmişte ‘Bizi göndermeyin’ demiş o zamanki CHP yönetimine. Dinlenmemişler ve onlar öldürülmüşler. Şu anda oradaki iç savaş devam ediyor. Türkiye’nin Suriye rejimiyle normalleşme konusu belli bir aşamaya gelince, formüller konuşulur. O insanların hayatı teminat altına alınınca zaten burada durmaya gerek yok. Sayın Kılıçdaroğlu ’10 milyon daha göçmen alacaklar’ dedi. Böyle bir şey yok. Türkiye’nin bir tane daha alacak kapasitesi kalmamıştır diye açıklama yaptık. Biz hiç bir insanı ölüme terk etmedik.

“TÜRKİYE DEMOGRAFİK TEHDİT ALTINA GİRMEZ”

Böyle devam etmeyecek. Suriye tarafında yaptığımız briket evler, oradaki insani koşullar dönüşleri hızlandırıyor. Onurlu ve gururlu olacak şekilde teşvik ediliyor. İnsanları namluların önüne atmıyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu’nun söylediği yalan. ‘Ben bunları ertesi gün kamyona doldururum’ dediğinizde büyük bir insanlık faciasına imza atmış olursunuz. Çok büyük hoşgörü ile sahiplenme ile yapılmıştır. Tabii ki belli bir yerden sora serzenişler oluyor, sitemler oluyor, çözüm ile ilgili talepler artıyor. Türkiye’nin demografik tehdit altına girmesine asla müsaade etmeyiz. Bu insanlar ilanihaye burada kalacak değiller. Türkiye bir göçmen kampı değil, Avrupa, Yunanistan bu sınavı verememiştir. Hem kendi vatandaşımızın sesini dinleyelim hem de insani değerlere ve ahlaki bir şekilde yönetmeliyiz.

“KILIÇDAROĞLU ŞİMDİ DE SAHTE MİLLİYETÇİLİK ÜRETTİ”

Benim gördüğüm vatandaşımızın en çok üstünde durduğu konu karşımızdaki ittifakın terörle yanaşık düzen kurmasıydı. Gittiğimiz her yerde bu konuşuluyordu. Buna müsaade etmeyin deniyordu bize. Ben vatandaşımızın en çok gündeme getirdiği konunun ‘bunun karşısında sağlam durun’ diyerek tepki gösterdiğini gördüm. Tabii ki savunma sanayiyi de konuşuyoruz, gittiğimiz beldenin sorunlarını konuşuyoruz. Seçimlerden sonra nerede oyumuz niye düşmüş? Nerede akmış, nerede kurumuşuz? Bunu değerlendiriyoruz. Şu anda da sandık sandık değerlendiriyoruz. Toplumun huzuruna ittifak olarak çıktık. Burada birinci çıktık. Bu büyük güveni ve teveccühü gösteriyor. Seçim zamanlarında en sevmediğimiz kelime rehavettir. Vatandaşımızın da sahiplenme duygusunun daha güçlü bir şekilde devam ettiğini görüyoruz. Muhalefet o gece de zafer ilan etmişlerdi. İki belediye başkanı çıkıp demokratik teamüle ahlaka uygun olmayan şekilde kendilerini Cumhurbaşkanı adına konuşan kişiler ilan etmişlerdi. Şimdi de sahte milliyetçilik üretmeye başladı Kılıçdaroğlu. Ona öyle söylemişler.

“SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ ZAFER ORTAYA KOYACAK”

Demek ki oyumuz belli yerlerde düşmüşse vatandaş bize şu talimatı vermiştir; bizimle daha çok paylaşacaksınız, daha çok anlatacaksınız. Burada da göreceğiz inşallah, seçmenin vatandaşımızın şu anki cumhurbaşkanımızın siyasi hattına sahiplenme biçiminin kesin bir zafer ortaya koyacağını söylüyorum. Ben rakam vermiyorum ama analiz ortaya koyuyorum. Burada temel olarak hat nereye kuruldu? Türkiye’yi yönetme kapasitesiyle karşımızda yönetemeyen bir tablo. Karşımızdakiler linç kampanyasıyla vatandaşı değiştirmek istiyorlar. Biz sandık sandık bakarak değerlendirme yapıyoruz. Bir sürü meşhur analist, kamuoyu araştırma şirketi bunun tersini öngörüyordu. Biz ‘saha başka bir şey söylüyor’ diyorduk.

“İLK GÜN GÖRDÜĞÜMÜZ NEYSE SANDIKTAN ÇIKAN OYDU”

Biz aday tanıtım toplantısını yaptık ve hepimiz illere dağıldık. İlk gün gördüğümüz neyse sandıktan çıkan da o. Arkadaşlarımız vatandaşımızın müthiş teveccüh ve desteği var diyordu. Çok küçük bir oranla ikinci tura kaldı. Biz küçük bir fark da olsa 50’nin üzerine geçebileceğini düşünüyorduk. Birçok farklı ildeki vatandaşlar telefonla konuştuk, genel olarak kanaatimiz müthiş bir siyasal motivasyonlar yaşandı.

“KARŞIMIZDAKİLER MASAYI BİLE YÖNETEMEDİLER”

Depremde bütün devlet bölgeye aktı. Müthiş bir gayret ve organizasyonla kurumlar 24 saat ayaktaydı. Bu vatandaşımız tarafından görüldü. 20 yıl içinde pek çok ekonomik zorluk yaşadık, nasıl aştığımızı vatandaşımız gördü. Karşımızda masayı bile yönetemediler. Masadakilerden bir tanesi özelleştirme sürecini savunuyor diğeri ihanet görüyor. Biri Suriye politikasını savunuyor diğeri yanlış buluyor. Ortada masa diye bir durum yok. Sonuçta Cumhurbaşkanımızın adaylığının desteklendiği bir mutabakat var burada. Cumhurbaşkanımızın 20 yıllık pratiği ortada. Hangi meseleye nasıl yaklaştığı ortada. Farklı siyasi partiler bizim ittifakımızda Cumhurbaşkanımızı desteklerken bu siyasi pratikleri desteklemiş oluyordu. En basiti aday diyor ki, 300 milyar buldum diyor, masada diğeri ‘bu gerçekçi değil’ diyor.

“BU KADAR YETENEKSİZ TABLO ÇIKACAĞINI BEKLEMİYORDUM”

Etrafınıza baktığınızda ilk defa bir savaş var. Rusya için bir tweet atıyor. Cumhurbaşkanlığına aday olduğunu söylüyor. Bununla ilgili varsa bir şey devlet kurumları harekete geçsin. Buna karşı çıkmak hepimizin görevi. Duyum aldık diyorlar. Libya’da bir anlaşma yapıyoruz. Bunu BM’nin meşru kabul ettiği ile yapıyoruz. Çıkıyor Hafter’den bahsedip sekülerdir diyor. Azerbaycan’da Karabağ’a yadı ederken Türkiye oraya cihatçı gönderiyor dendi. Bu kadar yeteneksiz bir tablo çıkacağını beklemiyordum. 2 yıldır toplantı yaptılar, kağıda yazmak siyaset olmuyor.

“TERÖR ÖRGÜTÜ SEÇİM SÜRECİNDE BEN AKTÖRÜM DİYOR”

Çözüm sürecinde sayın Cumhurbaşkanımız ‘Silahlarını gömsünler’ dedi. Bugün ortaya çıkan tablo nedir? Kılıçdaroğlu bir yeri ziyaret ediyor. Yanındaki kişi doğrudan PKK propagandası yapıyor dönüp bir şey demiyor. HDP’li biri diyor ki bize geldiğinde verilen sözleri açıklasın. Bir yönetici Cumhuriyet yıkılıp yeniden kurulacak, terör suçluları serbest bırakılacak diyor. Aday olan kişi ben böyle bir desteği kabul etmiyorum demesi gerekmiyor mu? Bugün Suriye PKK’sının PYD’nin eşbaşkanının karşımızdaki adayın kazanacağını söylüyor. Terör örgütü bu seçim sürecinde ben aktörüm diyor. Siz tezkereye karşı çıkmışsınız. Sınırımızın dibine gelip o paçavrayı asmaya kalktılar. Bunlar bu harekatlarla darmadağın edildiler. Çıkıp diyor ki ‘Meclis’e girdiğimizde PKK’ya silah bırakma çağrısı yapacağız’ diyor. Oradaki dilde kasıt şu, PKK dağdan inecek, milis gücü olacak, ondan sonra silah bırakacak. Bunu matah bir şeymiş gibi kullanıyorlar. Uzun zaman boyunca bu kesimler ‘terör örgütü siyasal katılma yolları kapanınca ortaya çıktı’ dediler. Peki siyasal katılma süreci açılınca ne oldu? Türkiye’de terör örgütünden daha radikal konuşan siyasi organizasyon var. Meşru bir siyaset alanında meşru şekilde meselenin katkıda bulunmak isterseniz muhatapsınız. Tutup da meşru siyasal alandaki katılım hakkını bir organizasyon terör örgütü propagandasını yapmak için kullanırsa tabii ki kabul edilemez.

“VATANDAŞIMIZ SURİYE’DEKİ SERENCAMI GÖRDÜ”

Dünyada demokratik yolla seçilmiş liderler içerisinde en tecrübelisi Cumhurbaşkanımız. Bir ülke ile karşı karşıya gelmede de tecrübesi var o ülkeyle kapıları aralamada da tecrübesi var. Cumhurbaşkanımızın liderliğini AK Parti’yi taze tutan şey şartlar değiştiği zaman siyaset üretebilme kabiliyetidir. Arap devrimlerinin geleceğini gördük. İstedik ki devletler reform yaparak bu devrime hazır olsunlar. Sayın Cumhurbaşkanımız Suriye’de seçimlere gidin, sağlıklı nüfus sayımı yapın diyordu. O zaman ABD ne diyordu ‘Siz haydut devletle görüşüyorsunuz’. Bizden sonra Amerikan temsilcisi gitti. Orası bir iç savaşa döndü, rejim katliam makinasına döndü. Bütün bunların serencamı var. Vatandaşımız da bunu görüyor.

“BU HAT KÜRT VATANDAŞLARIMIZLA İLGİLİ HAT DEĞİL”

Biz terör örgütüne laf söylüyoruz, Kemal Kılıçdaroğlu diyor ki ‘Kürtlere laf söylüyorlar’. Bunu hiçbir zaman Kürt vatandaşımız kabul etmez. Demokratik hak ve hürriyetler açısından bütün standartlar sağlanmıştır. HDP PKK ile ilgili meselelere atıf yapıyorlar. Burada terör örgütü önce var daha sonra siyasi parti onun uzantısı olarak çıkıyorlar. Bütün süreçte baktık ki, aslında demokrasiye, katılıma kıymet vermesi gerekenler demokrasiyi hukuk devletini yıkmak için terör örgütünü meşrulaştırmak için kullanıyorlar. Demokrasinin, Cumhuriyetin meşruiyeti içerisinde varolan insanlarız. Terör insanlığın en aşağılık suçudur. Buradaki siyasal aktörlerin takip ettikleri bu hat, Kürt vatandaşlarımızla ilgili bir hat değil. Bu tamamen PKK terör örgütüne yardım etmek istedikleri hat. Hangi partiye oy verirse versin her vatandaşımızın oyu kıymetlidir. Bizim mücadelemiz o oyu veren vatandaşımızdan da oy istiyoruz. Hangi partiye oy verirse versin bizim varlık sebebimiz vatandaştır. Biz o partinin yöneticileri ve o zihniyetle mücadele ediyoruz.

“BU DESTEĞİ VEREN SİYASET BİÇİMİNİ REDDETMELİLERDİ”

Terör örgütü ‘Bizim tek amacımız Erdoğan’ın gitmesidir’ diyor. Siyasi parti çıkıp bununla paralel bir söylem kullanıyor. Terörist başına imtiyaz sağlanacak, terör suçluları serbest bırakılacak, özerklik deniyor. Sayın Kılıçdaroğlu ‘Bana bu desteği veren siyaset biçimini reddediyorum’ demesi lazım. Teröre karşıyım diyor ama dediğim gibi buna sessiz kalıyor. Sadece terör örgütü açıklama yapsaydı. Ama terör örgütünün açıklamalarını taşıyan bir siyaset var. Burada örtbas edilmek istenen alan olduğu net bir biçimde görüldü.

HÜDA PAR TARTIŞMASI

Sayın Cumhurbaşkanımızın ana mottosu, tek vatan, tek millet, tek devlettir. Biz bir koalisyon kurmuyoruz. Dolayısıyla herhangi bir siyasi parti tarafından verilen destek bu prensipler tarafından verilen destektir. Onlar ‘herhangi bir teröristin heykelini dikmekten bahsetmedik’ diyorlar. Bayrakla ilgili ve yeminle ilgili problemimiz yok, Meclis’e gelip yemin edeceğiz diyorlar.

“DEVLETİN GENETİĞİNDE MİLLETİN NİTELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK SÜRECİ DEĞİL”

Silah bırakma için yapılan çözüm sürecinde ikircikli tavır sergilediler. Yıllardır bunlar yapılsın edilsin deniyordu. Cumhurbaşkanımız büyük kararlılıkla bu iradeyi ortaya koydu. Bu süreç devletin genetiğinde ya da milletin niteliğinde bir değişiklik süreci değildir. Terör örgütüne silah bırakma sürecidir. Bu siyasi hattın Kürt meselesi olarak getirdiği mesele PKK meselesi olarak kodlayarak getiriyor.

“MİLLETİN İRADESİNE İPOTEK KOYMAKTIR BU”

Seçim gecesi ikisi bir arada kameraların önüne çıktılar ’13. Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu adına konuşuyoruz’ dediler. Sayım süreci devam ediyor. Resmen millet iradesine ipotek koymaktır bu. O kadar birbirine zıt, o kadar manasız şeyler söylediler ki. Yaptığı açıklama ‘bizim sistemimize göre biz kazandık’ diyor. Daha utanç verici açıklama, Kılıçdaroğlu’nun seçim gecesi kimse sokağa çıkmasın sözü. Biz o gece sokaktaydık. CHP’li vatandaşlarımızla da selamlaştık, İYİ Partili vatandaşlarımızla selamladık. O gece kendince seçim sonucunu ilan ediyorsun. Resmi devlet kurumlarının verilerini aşağılıyorsun, CHP’nin olmayan verisini bütün Türkiye’ye kabul ettirmeye çalışıyorsun.

“TOPLUMUN ÖNÜNE ÇIKARILAN BİR ÇERÇEVE YOK”

Şimdi ne diyorlar? Kendi sistemleri çökmüş, verileri girememişler. Peki o gece insanları provoke etme çabası neydi? Cumhurbaşkanı ilan etme sizin haddinize mi düşmüş? CHP bizim rakibimiz olabilir, köklü parti, bir kurumsal geleneği var. Biz zihniyet olaraz zıt saflardayız. Orada genel başkan yardımcısı var, parti sözcüsü var. Düşünebiliyor musunuz iki belediye başkanı kendi kendine CHP’ye kayyum atanıyor. Mesele burada siyaset yok, bu antisiyasettir. Toplumun önüne çıkarılan bir siyasi çerçeve yok.

“SAYIN BAYKAL DÖNEMİNİ DE BİLİYORUZ BİZ”

Karşımızdakiler hakkında konuşmanın nezaket sınırlarını çizmekte zorlanıyorum. Bu süreç Cumhur İttifakı’nın kalıcılığını daha da pekiştirdi. CHP’deki statüko korunacak mı, başka türlü mü? Şimdi epeydir tartışma yürüyor. Sayın Kılıçdaroğlu kendi adaylığının garanti alınması karşılığında partilere milletvekilliği vardı. Sonuçta CHP seçmeni çalıştı. Rahmetli Baykal dönemini de biliyoruz biz. Sayın Baykal’ın terör meselesinde kesin ve kati tutumu vardı. Bu savrulmaya bu kadar izin verilen tek dönemdir bu dönem.

BABACAN’IN ‘BERABER ÇALIŞALIM’ ÇIKIŞI

Cumhurbaşkanımıza karşı kullanılan üslup, AK Parti’ye karşı kullanılan üslup bu ise tabii ki bir araya gelinmez. Türkiye Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne birden bire gelmedi. Bu noktaya geldikten sonra keşke bir parlamenter sistem önermekten ziyade bunun yerine Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine kuvvetler ayrılığına, dengeleme sistemine birtakım eleştirilerle gelinse, oturulsa bu konuşulsa. Meclis’te parlamenter sistemin güncellenmesi için komisyon kurulduğunda AK Parti olarak tekliflerimizi zamanında verdik. CHP hiç zamanında vermedi. Parlamenter sistemi güncelleyelim deyince buna direndi. Biz Cumhurbaşkanlığı sistemine geçince bu sefer parlamenter sisteme sarıldı.

“VATANDAŞIN NEZDİNDE KARŞILIĞI YOK”

Sandıktan çıkan iradeyi beğenmeyenler bu ülkede Başbakan ve bakanları şehit ettiler. Burada garantiye alınması gereken vatandaşın iradesine karşı sistemin komplo kuramamasıdır. Ayasofya’nın açılmasından bahsediyoruz. Toplumsal talep oluşturulmuş ve siyasi karar oluşturulmuş. Bunu rejim tartışmasına döndürmek istiyorlar. Vatandaşın nezdinde karşılığı yok. Bizim kodlarımızda çok büyük değişiklik yok. Darbe girişimi Gezi ve benzeri olaylarına karşı bir tutum geliştirdik. Buradaki prensip vatandaş getirir, vatandaş götürür.

“TOPLUM DEMOKRASİYİ İRADESİ İÇİN KULLANIYOR”

İkinci tura kalışı açıklandıktan sonra vatandaşlarımıza temas ediyoruz. Burada vatandaşımızın rehavete kapılmaması lazımdır. Seçim seçimdir. Vatandaşımızda daha güçlü bir sahiplenme duygusunun filizlenmeye başlandığını görüyoruz. Bugün iki kadın arkadaşımız kadın haklarıyla ilgili durdurdu beni. Tabii ki soracak. Yolda da durduracak. Siyasetin, demokrasinin nimet olma tarafı budur. Toplumun kendisi demokrasiyi kendi iradesi için kullanıyor. Biz buna talibiz.

“GELECEK NESİLLERE BIRAKACAĞIMIZ EN BÜYÜK MİRAS”

Türkiye’de vatandaşın iradesinin sandıkta çalındığını hiç kimse söyleyemez. Her partiyi ziyaret ediyorlar, propaganda özgürlüğünü görüyorlar. Bizim arkadaşlarımızın hiç çıkmadığı sürekli muhalefet tarafından kullanılan kanallar var. Bizim seçim sistemimizin güvenliği kadar, seçim kültürümüzün güvenliği de test edilmiş oluyor. Bu kadar miting aynı anda yapılıyor. Genel olarak Türkiye’de şiddet herhangi bir şekilde hakimiyet sağlayamadı. Sandık yoluyla yöneticileri belirliyoruz. Sandığa özgür biçimde gidiyoruz ve bu sistem çalışıyor. Bizim gelecek nesillere bırakacağımız en büyük miras budur.

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir