1. Haberler
  2. yazar
  3. DEĞİŞİM

DEĞİŞİM

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

7′ sinde neyse 70′ inde  de o olur derler ya hani, zaman değişir, bizler değişiriz de özümüzde olan değişmez. Hangi ülkede, hangi şehirde, hangi ailede, hangi şartlarda, sevgi ve iletişimin hangi yoğunlukta, hangi kültürde büyüdüysen, seni sen yapan kişiliğini oluşturur ve oturur zamanla benliğine. Sevgiden mahrum büyüyenler, sevgi açlığı çekerken gaddar da olurlar bu duygu ile beslenmiş olanlara. İmrenmekten öte kıskançlığını gösterip, şanslı sayarlar diğerlerini. Azimli değil, hırslıdırlar. Seçimlerinde hep daha iyiyi, daha güzeli isterken duyguları değil egoları konuşur ve hatta savaşır. Her arkadaştan dost, her tuğladan da duvar olmadığını sırtını dayayınca anlıyor insan. Güvenmek için için zaman ve yaşanmışlık gerekiyor. İnsanlar deniyor ve tartıyor birbirlerini; bir, iki, iyice emin olmak için belkide üç, beş defa, hatta yedi.Önce ailende öğreniyor sonra da hayat boyu arıyorsun benzer sevgiyi, ilgiyi, şefkati ve güveni; yorulduğunda han yapılmasından, düştüğünde elini uzatıp kaldırmasından, yaralarını sarıp merhem olmasından, senin canını kendi canından çok önemsemesinden. Elbette her insandan “adam” olunmadığı gibi, her aile de aynı özeni, ihtimamı göstermiyor. Sözde saygısı ve sevgisini sığdırıveriyor birkaç cümleye, matbu mesajına ya da lütfedip açılmış bir telefon konuşmasına. Toplum içerisinde “biz birbirine bağlı, asil, ilişkileri güçlü bir aileyiz diyorlar da, yaşamlarına ve iletişimlerine gelince sakilliği ile yarışı bitiriyorlar açık ara farkla. Kalıplaşmış bahanelerle çıkıyorlar karşınıza; “hayat şartları zorlaştı, bir şeye ihtiyacın olursa söyle mutlaka, iş güç telaştan kendimize bile vaktimiz kalmıyor inan ki..” iyi güzel hoş da, hayat sana zor da bana kolaymı? Senin bahanelerin, pardon zorunlulukların var da benim yok mu? Çocukluğumuzdan anımsadığım “müsaitseniz annemler size gelecek” ifadesi ile haber verilen ev gezmeleri, kapı önünde bile bitmeyen misafirlik sohbetleri, konu komşuya evde pişirilenden gönderilen ve asla boş geri gelmeyen tabakları, tatil sayılıp kaçılan değil bayramda edilen ziyaretleri,  bir çatı altında bir araya gelinen aile buluşmaları, çıkarı olmadan yapılan kutlama ya da yası paylaşmayı, sofrasını sosyal medyaya değil evine tanrı misafiri diyip açık edenleri, adabı, edebi, efendiliği, görgüyü, örf ve adetleri özledikDeğişen zaman mı, şartlar mı, çıkarlar mı? Kimselerin vakti yok belki, kimse kimsenin hiçbir şeyi olamıyor bu devirde çıkarı yoksa ne yazık ki.İçtiğimiz kahvenin kırk yıl hatırı vardı, telvesine bakıp geleceğe, içinde bulunduğumuz şartlara uygun yorumladığımız hayaller kurup olumlamalar yaptığımız. Kahveler çeşitlendi, yorumlansın diye üç kare fotoğrafa bakıp, elektronik ortamdan gönderilir oldu. “Göz göz olmuşsun için kabarmış, kuşun ağzında müjdeli ,devlet kapısından da mektubun var, at çıkmış murattır, yılan çıkmış düşmandır, yol çıkmış vuslattır…” diyerek içildi kahveler, fallar kapatıldı kapatılmaya da  ne yol çıktı falımızda, ne kısmet. Küçük fincanların dibinde gerçekleşir umuduyla aradık kurarak büyük hayaller. Telvesine bakıp yorumlanan kahvelerin yerini aldı; latteler, karamelli, kremalı, adını bile söylemekte zorlandığımız ama sırf adımızın yazıldığı için pek havalı gelen karton bardaklardaki içecekler.Karakteri, zekası, yüreği, insanlığına değil de astrologlardan yükseleni, alçalanı, burcuna bakıp uyum oranlarını ölçtük birbirimizin. Hangisini okusan kendine uygun elbet birkaç özelliği bulacağın burçları daha geçerli saydık, kişiyi tanımak yerine. Bir kromozomda dahi değişiyorken, biz burca göre, önümüze bakıp çabalamak yerine yıldızların haritasında kendi yönümüzü aradık. Modern falcılığı eğitimlerini alarak süslü isimlerle de adlandırdık; tarotu, suyu,baklası, çingene falı diyerek. Kendi yaşantısına çare olamamışlara paralar ödedik; ruhani gücüyle geleceğimize, aşk ve iş hayatımıza bakıp söylesin diye. Fal bahane, sohbet şahane değilmiydi aslolan. İnanmak istedik belkide fincanın telvesindekine, gökyüzündeki adsız bir yıldızın işaret ettiklerine, günlük burç yorumumuzda hayatımızda güzel bir şeyler olur mu,  “ve öyle de oldu, teşekkür ederim”  diyebilmek umuduyla. Belli mi olur; yıkayınca dibini, karıştırınca kartları, yorumlayınca baklayı; geçip gider ayrımını yapıp, değişir yolunda gitmeyen şeyler ve ayıklarız belki hayatımızdaki akla karayı. 

Deray Yurdakul…

Instagram: derayyurdakul

Facebook: Deray Yurdakul

Mail: yurdakulderay@gmail.com

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir