Erdoğan, “20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı” törenine katıldı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs Barış Harekatı’nın 47. yıl dönümü dolayısıyla gittiği Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki açıklamalarıyla uluslararası medyada gündem oldu.
Erdoğan burada yaptığı açıklamada, “Kıbrıs’ta iki devletli çözümden başka bir çözüm kalmamıştır. Kıbrıs Türk halkının kanıyla, canıyla, şehitlerinin fedakarlığıyla kurduğu devletten vazgeçmesini istiyorlar. 10 yıllardır değişmeyen, kısa sürede de değişmesi beklenmeyen bu nobran tavrın artık hiçbir hükmü kalmamıştır. Bizden kimse artık bundan sonra geriye dönüş beklemesin. Geçersizliği kanıtlanmış modeller üzerine harcayacak bir 50 yılımız daha yoktur” derken, Maraş’ın yüzde 3.5’inin askeri bölge statüsünden çıkarılacağı da şu sözlerle duyurdu:
“Atılan adımlarla Maraş’ta yeni mağduriyetler oluşturulmayacak, bilakis mevcut mağduriyetler giderilecektir. Bizim kimsenin toprağında, hakkında, mülkünde gözümüz yoktur. Kimse de bizim ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hakkına el uzatamaz. Cumhurbaşkanı Sayın Tatar’ın bizlerle paylaştığı kararla Maraş’ta hayat yeniden başlayacaktır. Mülkiyet haklarına riayet edilerek yürütülen bu çalışmalar ışığında artık Maraş’ta herkesin yararına olacak yeni bir dönemin kapıları açılacaktır. Açılımın öncelikle Kapalı Maraş’ın yüzde 3 buçuğuna tekabül eden pilot bölgede başlayacak olması Kıbrıs Türk makamlarının bu konuya ne kadar hassas yaklaştığını ortaya koyuyor.”
ABD RAHATSIZ OLMUŞ DURUMDA
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Twitter’dan yaptığı açıklamada, “BM kararlarıyla tutarsız, kabul edilemez ve geçmişteki çözüm müzakerelerini sürdürme taahhütleriyle bağdaşmayan Maraş’ın bazı bölümlerinin Kıbrıslı Türklerin kontrol altına alması kararını kınıyoruz. Bu kararın ve Ekim 2020’den bu yana atılan adımların geri alınmasını talep ediyoruz” dedi.
PEŞ PEŞE AÇIKLAMALAR
ABD’nin yanı sıra, Yunanistan, İngiltere, İsrail, Avrupa Birliği ve Rum Kesimi de konu ile alakalı açıklamalar yaptı.
İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lior Haiat, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “İsrail, Maraş’ın statüsüyle ilgili Türkiye’nin son dönemdeki tek taraflı eylemlerini ve açıklamalarını derin bir endişeyle takip ediyor. İsrail, Kıbrıs’a (Rum Yönetimi) tam desteğini ve dayanışmasını yineliyor” ifadelerini kullandı.
Haiat, İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid’in de Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulides’e konuyla ilgili olarak ülkesinin desteğini doğrudan ilettiğini belirtti.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, Kuzey Kıbrıs’ın Maraş kararının ardından Güney Kıbrıs’a destek açıklamasında bulundu: “Paris, Türkiye’nin terk edilmiş Kıbrıs’ın Maraş kentini yeniden açma ilanını kınıyor. BM’de konuyu gündeme getireceğiz.”
Yunanistan Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin söz konusu adımlarının en güçlü şekilde kınandığını duyururken, Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Victoria Nuland ile yaptığı telefon görüşmesinde, Türkiye’nin yasa dışı adımlar attığını iddia etti.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis ise, Türkiye’nin amacının bölgenin statüsünü değiştirmek olduğunu açıkça gösterdiğini iddia ederek, bu hamleyi “kabul edilemez ve yasa dışı” olarak adlandırdı. Anastasiadis, “Erdoğan’a şu güçlü mesajı göndermek istiyorum. Atacağı adımlar ve talepleri kabul edilemez” ifadelerini kullandı. Rum lider, Kapalı Maraş’ın kontrolünün Birleşmiş Milletler’e verilmesi çağrısı yaptı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyesi İngiltere, konunun acil olarak diğer konsey üyeleriyle birlikte tartışılması gerektiğini belirtirken, durumun endişe verici olduğunu söyledi. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “İngiltere, tüm taraflara Kıbrıs anlaşması uyarınca adadaki tansiyonu yükseltecek herhangi bir adım atmamaları çağrısı yapıyor” denildi.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de Erdoğan ile Ersin Tatar’ın açıklamalarının Kıbrıs’ın statüsünü değiştirmeye yönelik tek taraflı kararlar olduğunu öne sürdü. Adada tansiyonun yükselmesi riski bulunduğunu öne süren Borrell, bu durumun kabul edilemez olduğunu belirtti. Borrell, AB’nin uluslararası hukuka aykırı, tek taraflı eylemlerden ve provokasyonlardan kaçınılması çağrısı yaptığını söyledi.