2021 Yılında Kurumlar Vergisi oranlarında dönemsel olarak değişiklikler yapıldı. Oran(lar) kelimesini sehven kullanmadık, gerçekten de aynı yıl için iki farklı oran bu yıl için uygulanacak.
Bildiğiniz üzere Maliye, Kurumlar Vergisini dönem içerisinde 3’er aylık olmak üzere 4 eşit döneme bölüp peşin vergi ile yıl içinde zaten alıyordu.
Merak edenler için yazımızın başında hemen yeni oranları açıklayalım.
Yeni Kurumlar Vergisi;
2021 yılı ilk 3 aylık dönem için %20, yılın diğer dönemleri için ve 2021 Yılının geneli için %25,
2022 yılında da %23 oranında uygulanacak.
Tabii ki Kanun geçmişe yürüyemeyeceği için 2021’in ilk periyodunu, olması gerektiği gibi %20 de tuttular. Yani en azından maç bittikten sonra kural değişmemiş oldu.
Bu Kanunda oranların artışı ile ilgili olarak açıklanan Genel Gerekçeye baktığımızda; “Kamu kurum ve kuruluşlarımızın ihtiyaçları ile son dönemde vatandaşlarımızdan gelen taleplerin karşılanması amacıyla çeşitli konularda kanuni düzenlemelerin hayata geçirilmesi amaçlanmaktadır.”
Bu torba kanunuyla yani, 15.04.2021 tarihinde kabul edilen 7316 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 9 farklı kanunda değişiklik yapılıyor. Biz bu yazımızda sadece Kurumlar vergi oranlarıyla ilgili maddeyi incelemeye çalışacağız.
Gerekçeye baktığımızda Kamu’nun ciddi bir nakit akışına ihtiyacı olduğunu görebiliyoruz. Pandemi sürecinde bazı KDV oranlarında indirime gidildiği için buradan alınamayan vergilerin Kurumlar Vergisi ile kapatılması amaçlanıyor.
Umarız bu artıştan kaynaklı vergi gelirleri, pandemi sürecinde olumsuz etkilenen esnaf ve işçilere eşit şekilde dağıtılabilir. Çünkü esnafın birçoğu zaten kepenk indirdi, işsizlik her geçen gün daha da artıyor. En azından halen direnebilen esnaf ve işçiler için az da olsa bir umut olabilir.
Aşağıda Kurumlar vergisi oranlarının geçmiş yıllardaki oranlarını görebilirsiniz.
2017 yılına kadar oranın %20 olarak uygulandığını, 2018, 2019 ve 2020 yılları için de artarak %22’ye yükseldiğini görüyoruz. Aslında bu oran geçici olarak sadece 2018,2019 ve 2020 yılları için uygulanacak ve 2021 yılı gelince de yine eski oran olan %20 oranına çekilecekti. Ancak beklenin tam tersi oldu Nasrettin Hoca’nın fil hikayesinde olduğu gibi.
Esasen o dönem için de 2 puanlık artış yüksek bir orandı ama iş dünyasından çok fazla tepki verilmeyince oran düşeceği yere daha da fazla yükseldi. Kaynar suda bekleyen kurbağa misali, yavaş yavaş ısınan su kurumlar vergisine tabi işletmeler için artık kaynamaya başladı.
Kurumlar vergisi dolaysız vergilerdendir. Yani kazanç üzerinden alınan vergilerdir. Dolaylı vergilerde harcamalar üzerinden alınan vergilerdir. KDV, ÖTV, BSMV gibi.
Bir ülkenin vergi gelirlerinde, dolaylı vergilerin dolaysız vergilerden fazla olması durumunda vergi adaletinden bahsedilemez. Türkiye’de geçmiş yıllardan günümüze kadar baktığımızda ortalama olarak, vergi gelirlerinin %65’nin dolaylı vergiler, %35’inin de dolaysız vergilerden oluştuğunu görmekteyiz.
OECD ülkelerinde dolaysız vergi gelirlerinin ortalama %65 oranında olduğunu görüyoruz. Mutlaka daha iyi ya da daha kötü örneklerde vardır. Ama bizim gelişmiş ülkeleri baz almamız gerekir. Bu oran farklılıkları ülkelerin dinamik yapılarına ve vergi bilinç sistemine göre değişiklik gösterecektir. Vatandaşlar ödedikleri vergilerin doğru yerlerde kullanıldığına ve kendilerine geri döneceğine inancı tam olan ülkelerde halkta vergi bilinci daha gelişmiş durumda olacağı doğaldır.
Peki neden ülke yönetimleri dolaylı vergileri tercih eder?
Pratikte dolaylı vergilerin tahsili dolaysız vergilere göre daha kolay olur. Sıcak para akışı ile maliyenin kasasına daha hızlı para dolar.
Dolaysız vergilerin tahsili, takibi, denetimi hem daha maliyetli hem de daha uzun zaman alacaktır.
Kayıt dışılığın azaltılması, vergi incelemelerin artırılması gibi uygulamalar elbette çok değerlidir. Ancak Cumhuriyet tarihinden bugüne kadar ortalama 2,5 yılda bir vergi barışlarının, vergi aflarının çıkartılması ile bu mücadele baltalanmaktadır. Dolayısıyla da vergi bilinci, yerini vergi direncine bırakmaktadır.
Aslında Kurumlar Vergisi oranının artırılması, adaletli olduğu kabul edilen dolaysız vergi gelirlerini artıran bir gelişmedir. Ancak zamanlama çok doğru mudur?
Bu gelişmeye yabancı sermaye açısından bakarsak, yabancı yatırımcı yatırım kararı alırken o ülkenin ekonomik istikrarına, demokratik güvencesine, maliye politikasına, vergi oranlarına, teşviklerine bakarak kararını verir. Düşünsenize 2021 yılında ülkemize yatırım yapmayı planlayan bir yabancı yatırımcı, 2021 yılında kurumlar vergisi oranının %20 olduğunu varsayarak yatırım planlarını yapar. Oysa bir bakıyor ki 2021 yılının 4.ayında oyunun kuralları değişmiş ve kurumlar vergisi oranı %25’e çıkmış. Böyle bir durum sadece yabancı yatırımcıyı değil yerli yatırımcıyı da zora sokacak ve yatırım planlarını bir kez daha gözden geçirmelerine sebep olacak belki de yatırım yapmaktan vazgeçecekler.
Ülkemizdeki işletmeler açısından bakarsak, pandemi sürecinde birçok kurum, kirasını, işçi ücretlerini, vergi ve sigortalarını ödemede güçlük çekmektedir. Gerçi pandemi öncesinde de ekonominin iyi olduğunu söylemekte oldukça zor, yakın gelecekte de pek iyi olacak gibi gözükmüyor. Daha pandemi sonrası artçıları henüz yaşamadık. Umarız en hafif şekilde atlatabiliriz.
Her yıl açıklanan vergi rekortmenlerin de ilk 10 sırada bankacılık ve finans kuruluşları yer alır. Türkiye’de ödenen Kurumlar vergisinin en büyük payı bu sektördedir. Diğer işletmelere baktığımızda zarar eden ya da “zarar beyan” eden işletmelerin sayısı da az değildir. Zarar eden firmalardan da vergi alınması mümkün olmamaktadır. Bunun bir başka nedeni de vergiden kaçınma ya da kayıt dışılıktır.
Aslında, hem dolaylı vergilerin hem de dolaysız vergilerin genel olarak oranlarının düşürülmesi ve tabana yayılması ile hem bu direnç kırılır hem de kaçırmak için fazlaca bir sebep kalmaz.
Her krizde fırsat yatar derler. Pandemi sürecinde iflas eden zorlanan işletmeler olduğu gibi, karlılıkta zirve yaşayan sektörler de oldu. Teknoloji, kargo, internetten satış yapanlar, pastaneler, marketler, ilaç sektörü gibi.
Sonuçta, bu süreçte Kurumlar Vergi oranının yükseltilmesinden zarar eden işletmeler etkilenmeyecek olup bu yükü pandemide kazanan işletmeler üstlenecek gibi gözüküyor.
Cemil Nizam ATİLLA
Mali Müşavir