Haber7 – Seda Vurucu
ABD merkezli vakıf Chrest Foundation’ın Türkiye’deki pek çok kuruma yüz binlerce dolarlık hibe verdiği ortaya çıktı.
Gazeteci Ruşen Çakır’ın kurduğu Medyascope başta olmak üzere 140Journos, Serbestiyet ve P24 gibi pek çok medya kuruluşunun bu vakıftan hibe aldığı anlaşıldı.
Türkiye’de Chrest Foundation tarafından hibe verilen medya kuruluşlarının kendilerini “bağımsız medya” olarak tanımlamaları dikkat çeken çelişkilerden biri olarak yorumlanıyor.
“Bağımsız medya”nın içinde bulunduğu bu çelişkiyi Gazeteci Erem Şentürk ve GENAR Araştırma Şirketi Başkanı İhsan Aktaş Haber7’ye değerlendirdi.
‘TÜRKİYE’Yİ HEDEF SEÇTİK CÜMLESİ MESELEYİ ÖNEMLİ YAPAN İLK BOYUT’
Yurt dışından Türkiye’deki gazetelerin ve gazetecilerin fonlanmasının kritik öneme sahip olduğunu vurgulayan Gazeteci Erem Şentürk meselenin birden fazla boyutu olduğunu şu sözlerle ifade etti:
“Bu konuyu önemli yapan ilk boyut, adı geçen vakfın sitesini incelediğimizde şunu gördüğümüz “Türkiye’yi hedef seçtik” cümlesi. Yani kafalarına göre “bunlar çok iyi gazeteciler” diye para dağıtmıyorlar. Kendilerine bir hedef ülke seçiyorlar; daha önce Mısır’ı, başka ülkeleri seçtikleri gibi kendilerine hedef seçtiler.
İkinci boyut, Biden açıkça ekibiyle birlikte “darbe değil” diye altını çizerek, Türkiye’de kendisine bir muhalefet seçeceğini ve onu Türkiye’deki başkanlığa taşıyacağını söylemişti. Buna sembolik olarak şöyle bakabiliriz: Türkiye’de Biden kendi Guaido’sunu arıyor. Burada Biden tek başına değil. Amerika’yı temsil ediyor, daha kapsamlı baktığımızda emperyalizmin odak isimlerinden biri. Batı emperyalizmi dediğimiz zaman kategorik olarak karşımıza Biden çıkabilir, Macron çıkabilir, başka isimler çıkabilir… Biden, Macron, Muhammed Dahlan, İran her biri Türkiye’deki farklı bir oluşumu destekliyor. Ülkelerin birinin doğuda, birinin batıda, birinin Avrupa’da, birinin ABD’de olmasının önemi yok. Toplamda emperyalizmin ortak bir hedefi var Türkiye’ye karşı.”
‘BAĞIMSIZ MEDYA DEĞİL; POSTMODERN HAYSİYETSİZLİK’
Türkiye’de ABD vakıfları tarafından fonlanan medya kuruluşlarının yanı sıra İran, Körfez ülkeleri, Avrupa Birliği, Muhammed Dahlan, Suudi Arabistan gibi pek çok ülkeden hibe alan medya organlarının da bulunduğuna dikkat çeken Erem Şentürk, şu sözlere yer verdi:
“Meselenin son önemli boyutu, biz bu medya kuruluşlarına baktığımız zaman, bunlar “zaten kendimizi gizlemedik ki” diyorlar. Mızrağı çuvala sığmayanlar, biz bunu gizli gizli yapmadık derler. Dedikodu yapanlar “ben bunu yüzüne de söylüyorum” diye söze başlarlar.
Geldikleri noktada dışarıdan yabancılardan para alarak Türkiye’de gazetecilik yapmanın savunmasını da “bağımsız medya” gibi yutturmaya çalışıyorlar; bu ise “postmodern haysiyetsizlik”tir. İnsanın haysiyetini yitirmiş olmasıdır; bunu da “ben bunu gizli yapmıyorum ki zaten biliniyor” diye savunmak, bağımsız medya diye göstermek artık postmodern haysiyetsizlik olur.”
‘TERÖRDE BİTİRİCİ NETİCEYİ ALAMAYIŞINIZIN SEBEBİ BEŞİNCİ KOL FAALİYETLERİ’
Gerçekleştirilen medya faaliyetlerinin beşinci kol faaliyeti olduğuna dikkat çeken Şentürk, bu konunun psikolojik savaş manasına geldiğini şu sözlerle dile getirdi:
“Türkiye’deki herkesin beşinci kol faaliyetinin ne demek olduğunu bilmesi gerekiyor. İngilizcedeki “fifth column” ifadesinden Türkçeye geçen bu kavram, düzenli orduların dört koldan ilerlemesi, beşinci kolun ise psikolojik savaş yapması manasındadır. Beşinci kol faaliyeti demek, casusluk, etki ajanlığı, suikast yapmak, fitne fesat çıkartmaktır. Sahayı işgale hazırlamak için yürütülen faaliyetlere denir. Dolayısıyla Amerika’dan para alanların hepsi beşinci kol faaliyeti yapıyorlar.
Psikolojik harp ya da diğer adıyla “asimetrik” harp yapıyorlar Amerika, Fransa, emperyalizm adına… Çünkü Türkiye’ye dayatılan şeyler var; İHA yapmayacaksınız, SİHA yapmayacaksınız, nükleer santral açmayacaksınız, Libya’ya müdahale etmeyeceksiniz, mavi vatan mücadelesi vermeyeceksiniz, Ege’yi, Akdeniz’i Yunanistan’a, Batılı petrol şirketlerine teslim edeceksiniz, Azerbaycan’da Karabağ’a destek olmayacaksınız, Kerkük, Musul, Kosova, Bosna demeyeceksiniz, Afrika’da var olmayacaksınız, kendi enerjini kendiniz üretmeyeceksiniz diye sıralanan 124 madde var Türkiye’ye karşı “bunları yapmayın” diye. Bunun içinde Kanal İstanbul da var. Bütün bunlar için Türkiye’de beşinci kol faaliyeti yürütüyorlar.
Moral bozmak, huzur kaçırmak, güven ortamını zedelemek, teröre propaganda alanı açmak, teröristle mücadele ettiğinizde bir türlü gerçek bitirici neticeyi alamayışınızın sebebi, bu beşinci kol faaliyetlerinin PKK’ya propaganda alanı açmış olması. FETÖ’yle mücadelede gerçek bitirici neticeyi almanızın geciktirici sebebi, bütün bu adamların FETÖ’ye KHK adıyla propaganda alanı açması yüzünden oluyor. Bunların hepsi beşinci kol faaliyeti ve bu adamlar bunları yeni yapmıyorlar.”
‘GAVURUN EKMEĞİNİ YİYEN GAVURUN KILICINI ÇEKER’
GENAR Araştırma Merkezi Başkanı İhsan Aktaş, ABD vakfından hibe alan yayın kuruluşlarının taraflı tutumlarının gördükleri destekten kaynaklandığını şu sözlerle açıkladı:
“Türkiye’de her zaman entelektüel olarak, inanç olarak yüzü Batı’ya dönük olan bir kitle var. Genelde de iktidarlara “karşı bir pozisyon” tutarlar. Bu konudan bir sosyal deney yapabiliriz; bu destek alan kuruluşlardan bir tanesi hükümet, iktidar ya da Türkiye lehine çaba sarf etmiş olsaydı, derdik ki “kişi vakıflardan destek alır ama kendi politikalarını uygular”.
Eskiden bir laf vardı “Gavurun ekmeğini yiyen gavurun kılıcını çeker” diye. Bu anlamda zaten gazetecilik tutumları çok taraflı. Bu taraflı tutumları da muhtemeldir ki bir yerlerden destek görüyor.
Türkiye büyük bir devlet. Elbette ki devletlerin birbirlerine karşı hamleleri var. Her devletin de kendini korumak için argümanları var. Türkiye demokrasisi oturmuş bir ülke. Türkiye’nin bu tür faaliyetlere karşı tedbirleri var. Bu noktada noksan taraflar varsa gidermek lazım.”
‘BATI OSMANLI’DAN BERİ MUHALİFLERİ DESTEKLEMİŞTİR’
İhsan Aktaş, Batı dünyasının Türkiye’ye yönelik faaliyetlerinin günümüzle sınırlı olmadığına şu sözlerle dikkat çekti:
“Batı dünyasında Osmanlı’dan bugüne kadar genelde muhalifler desteklenmiştir. Devlet yanlısı ya da hükümet taraftarı insanların desteklendiği vaki olmamıştır. Nihayetinde her yabancı devlet, kendi etkinliğini arttırmak ister. Bu durum “buradaki bir gazetecinin ekmek sahibi” olmasıyla ilgili değildir.
Bir sürü yabancı medya kuruluşunun Türkiye’de temsilciliği var. Türkiye bunlara bir hürriyet alanı açmış. Üç tane gazeteciye verilen destekle Türkiye Cumhuriyeti sarsılmaz, biz büyük bir devletiz.
Eski yönetimleri şu açıdan çok eleştirirdik; başımıza bir bela geldiği zaman hemen kanunlaştırma faaliyetlerine girerdik. Bence kurumsal bir devletin birtakım kanun faaliyetlerini gerçekleştirmek için böyle bir hadisenin olmasını beklemesine gerek yoktur. Türkiye’nin ihtiyaçları varsa neyin ne kadar sınırlandırılacağı, neyin ne kadar rahat bırakılacağının analizi yapılır, kanun faaliyetlerine girişilir. Böyle durumlar olduktan sonra kanunlaştırma konusu elbette yeridir ama belki bu tür güvenlik meselelerinin serinkanlı zamanlarda tartışılması daha doğrudur.”