Yıllar ne çabuk geçiyor, oysa beklemenin, gün hatta dakika saymanın ne olduğunu, nasıl bir azap verdiğini iyi bilenlerdenim. Yolunu gözlediğiniz, iyileşmesini istediğiniz, aramasını beklediğiniz, konuşmasının başlamasını ya da bitirmesini umduğunuz, hayati önem teşkil edecek haberi vermesini beklediğiniz birileri varsa geçmez zaman, durur inadına seyrini yavaşlatarak. Emekleyip yürümek, yürürken düşmek, düşüp düşüp yeniden,kiminde tutunup kinimde de desteksiz ayağa kalkıp adımlar atmak, sendelemek, yorulmak, bazen coşup koşmak bazen de nefeslenirken bile yorulmak. Her yılın süresi belli iken o süreyi hızlandıran ve yavaşlatan yaşadıklarımız, o yaşadıklarımıza yüklediğimiz koca koca anlam ve duygularımız var. Umuda yolculuk aslında bizimkisi, yaşarken de yaşam bitince de cenneti baz alan. Kimse görmemiş, kimse bilmiyor iken, hepimiz yaratmıyor muyuz aslında kendi cennet ve cehennemimizi. Tüm tecrübeleri heybeye alıp devam ediyoruz hayata, kırıla döküle, sonra o parçalarını toplayıp yeniden başa dönüyoruz. Yaşadıkça aslında bildiğimizi zannettiklerimizin yanılgısında ya da değişiminde yeniliyor, öğrenmenin hazzını ve bitmeyen bir yolculuk olduğunu fark ediyoruz. Hayat üstüne düşen görevi yapıyor; sınıyor bizi her seferinde sil baştan. Deneyimledikçe yenilenmiş versiyonunu sunuyor, “hadi bakalım, ne öğrendin göster” diyor , hem hayata hem kendine bildiğin tüm doğruları tek yanlışı yaparsan silecekmiş gibi bir eda ile. Çoğu defa hatalar yapabiliyor veya hatayı yeniliyorsun; aslında sınavı değil heyecanını, özgüvenini kaybetmenin boşluğunda. Başa dönüyorsun ve başa dönmenin, hep öğrenci, hep çocuk olmanın, hatalar yapmanın bile seni sen yaptığını, iyileştirdiğini, güzelleştirdiğini anlıyorsun bir zaman sonra. Boş zaman yoktur, boşa geçirilmiş zaman vardır. Önemsenmeyen, özelleştirilmeyen, değerlendirilmeyen, uyuyarak ya da uyutularak geçen zamanlar. Ne kadar süre geçirdiğin değil de nasıl geçirdiğin önemli aslında. Eksilirken ömürden, ne kattığına ne kaçırıyor olduğuna bak. Sürece ne kadar mutluluk, ne kadar faydalı bilgi, ne kadar donanım ve ne kadar dua bırakmış isen ardından izlerin seni ilelebet yaşatır sürecin bitip gitsen de bu dünyadan. Nasıl anılmak istiyorsan öyle yaşa, kendine ve yüreğine neyi yakıştırıyorsan, yaşamını ne kadar kıymetli bulup ona neler katabiliyorsan. Tükenmeden, tüketmeden kıymetini bilerek yaşa. Yıllar hızlanıp, zorlayıp hatta hırpalayıp ilerlese de, yeniden yaşam sevinci katar, sevgiyle yoğurulup geçmişe tebessüm ederek bakınca. Yaşamın kıymetini, sürecin kısalığını bilip, hakkını vererek yaşa.
Deray Yurdakul…
Instagram: derayyurdakul
Facebook: Deray Yurdakul
Mail: yurdakulderay@gmail.com